NAMAZIN DİNDEKİ EHEMMİYETİ
MÜSLÜMAN OLAN KİŞİYE İLK ÖĞRETİLECEK AMEL NAMAZDIR
Ebu Malik, babasından naklederek babasının Rasulullah (sav)'ı vasfederek şöyle dediğini rivayet etmiştir: "Allah Resulü (sav) müslüman olan bir kişiye ilk olarak namazı öğretirdi." (Taberani ve Bezzar'ın Müsned'i:338)
AHİRETE MÜSLÜMAN İÇİN İLK HESABI SORULACAK AMEL NAMAZDIR
Enes ibn-i Malik (ra)'dan, şöyle dedi: Rasulullah (sav) buyurdu ki: "Kulun, Kıyamet gününde hesabını vereceği ilk ameli namazıdır. Eğer namazı kurtulursa (Yani namazın hesabından kurtulursa) diğer amelleri kurtulmuş olur. Namazın hesabından kurtulamazsa diğer amellerinin hesabından kurtulamaz."
(Bu Hadis'i İbn Mes'ud'dan Taberani Kebir'de (10435) İbn-i Ebi Asım Evail de (35) sahih bir senedle rivayet etmişlerdir. Ve Şeyh El-Bani Silsile'de tahric etmiştir.)
İSLAM'DAKİ KARDEŞLİK ANCAK MÜ'MİN OLMAKLA MÜMKÜN OLUR
"Eğer tevbe ederler, namazı kılarlar ve zekatı verirlerse, din'de kardeşleriniz olurlar. Biz Ayetleri, anlayacak bir kavme açıklarız."(Tevbe Suresi: 11)
Allah (cc) bu ayet'le İslam'daki kardeşliğin sadece mü'min olmakla mümkün olduğunu beyan ediyor. Çünkü iman, tevhid inancına sahip olmak, namaz kılmak, zekat vermek ve İslam'ın diğer hükümlerine gönülden teslim olmaktır. Namazı terk edenin 'iman'dan ve 'İslam'dan çıkmasıyla bu kardeşliğin oluşması imkansız oluyor.
Allah (cc) Kur'an'da bunu açıklayan bir ayette şöyle buyuruyor:"Mü'min'ler ancak (Din'de) kardeştirler." (Hucurat Suresi: 10)
Madem ki 'mü'minler din kardeşleridirler'. Kardeş olandan başkalarını da kendilerine dost edinemezler. Zira Allah (cc) Kur'an'da mü'min'lerden başkalarının dostluğunu kesinlikle yasaklıyor:
"Ey iman edenler! Müminleri bırakıp ta kafirleri dostlar edinmeyin." (Nisa Suresi: 144)
Namazı terk edenin de kafir olduğunu elinizdeki bu kitabımız ispat etmiştir.
"Ey iman edenler! Ne sizden önce kitap verilenlerden dininizi oyuncak ve eğlence yerine tutanları, ne de diğer kafirleri dostlar edinmeyin.Eğer gerçek mü'min'lerseniz Allah(cc)'dan korkun."(Maide Suresi 57)
"Birbirinizi namaza çağırdığınız zaman 'namaz'ı bir eğlence ve oyun yerine koyuyorlar. Bu davranışları, kendilerinin aklı ermez bir topluluk olmalarındandır." (Maide Suresi: 58)
Herkes şunu iyice bilmelidir ki, Allah (cc)'ın kanunlarını tanımayan, Allah (cc)'ın emirlerini hiçe sayan, yaşantılarını tağutların koyduğu kurallara ve düsturlara göre düzenleyen, namaz kılmayan ve Allah (cc)'ın hükümleri ile alay edenler bizim dostlarımız değillerdir. Bizim dostlarımız ancak Allah (cc), O'nun Rasulü (sav) ve 'namaz kılan mü'min'lerdir. Nitekim Allah (cc) bu konuda şöyle buyuruyor:
"Sizin dostunuz ancak Allah (cc) ve O'nun Rasulü (sav)'dür. Bir de iman edenlerdir ki, onlar namaz'ı kılarlar ve namaz kılar oldukları halde zekatlarını verirler." (Maide Suresi: 55)
NAMAZ KILMAYAN MÜSLÜMAN'A MÜSLÜMAN'DA NAMAZ KILMAYANA MİRASÇI OLAMAZ
Usame İbn Zeyd (ra)'den rivayet edilmiştir. Rasulullah (sav) buyurdular ki: "Müslüman kafire, kafir Müslüman'a mirasçı olamaz."
(Bu Hadis'i Buharı (6764) Müslim (1614) Ebu Davud (2909) Tirmizi, İbn-i Mace (2729) Darimi (3002) Malik (2/519) ve Ahmed (2/200) rivayet etmişlerdir.)
Namaz'ı terk eden kafir olduğu için, bu hadise göre namaz kılmayan kimse müslümana müslümanda namaz kılmayan kimseye mirasçı olamaz.
Hadis Ehli'nin imamlarından olan İmam Ahmed İbn-i Hanbel (rh)'den şöyle bir rivayet vardır:
"Abbas İbn Muhammed El-Yemani haber vererek şöyle eledi: Ahmed İbn-i Hanbel (rh)'e Rasulullah (sav)'dan rivayet olunan, "Tevhid ehli hiç bir günah sebebiyle kafirlikle suçlanmaz" rivayetinden sordum. Şöyle cevap verdi: "Her kim ki namazı terk ederse kafir olmuştur" eledi. Buna karşılık dedim ki: "Pekiyi, namaz kılmayandan miras alınır mı? Cevap olarak Ahmed İbn-i Hanbel (rh) de şöyle dedi: " Hayır ne miras alır ve ne de miras'ı alınır." (Ahmed İbn Hanbel Ahkamu'n-Nisa'da (208) rivayet etmiştir.)
NAMAZ KILMAYANLARIN NİKAHLARI GEÇERLİ DEĞİLDİR
"Ey mü'minler! Allah (cc)'a şirk koşan kadınlarla, onlar iman etmedikçe evlenmeyin. İmanı olmayan müşrik bir kadın sizin hoşunuza gitse de, iman etmiş bir cariye elbette ondan daha hayırlıdır. Müşrik erkeklere de iman etmedikçe onlara mü'min kadınları nikahlamayın. Müşrik bir erkek sizin hoşunuza gitse de mü'min bir köle elbette ondan daha hayırlıdır. Onlar sizi cehenneme çağırırlar. Allah (cc) ise izniyle cennet'e ve mağfirete davet ediyor da ayetlerini insanlara açıklıyor. Olur ki, düşünüp ibret alırlar." (Bakara Suresi: 221)
Daha önce namaz kılmayanların müşrik olduklarını ayet ve hadislerle açıklamıştık. Namaz kılmayan kimse müşrik olduğuna göre yukarıdaki ayete göre birbirleri aralarında yaptıkları nikah sözleşmeleri ele Allah (cc) katında ve insanlar katında geçerli olmayacaktır.
Ebu Hureyre (ra)'den rivayet edilmiştir:
Rasulullah (sav) şöyle buyurdu: "Kadın dört şey için nikah edilir. Malı için, soyu için, güzelliği için ve dini için. Sen bunlardan dini olanını seçmeye çalış, değilse fakirliğe düşersin." ( Buhari: 3/16 ve Müslim 1466 rivayet etmişlerdir.)
Görülüyor ki, Allah Rasulü sadece dini olan kadınları nikahlamamızı bize emrediyor.
Umer İbn-i Hattab (ra)'dan, şöyle dedi:
Adamın biri gelerek Rasulullah (sav)'a şöyle dedi:
"Ya Rasulullah, Allah (cc) katında İslam'da, en faziletli olan amel nedir söyler misin?" Rasulullah (sav) "Namazı vaktinde kılmaktır, Zira namazı terk edenin dini yoktur." (Beyhaki Şuab'ul İman)
Hal böyle olunca "namazı terk eden kadının da dini yoktur." Böylelikle İslami bir nikah onlar için söz konusu değildir.
Ahmed İbn-i Hanbel (rh)'e, kocası içki içip namaz kılmayan bir kadın'dan soruldu, Ahmed İbn-i Hanbel (rh) de cevap olarak, "Eğer o kadının velisi varsa ikisini ayırır" diye fetva verdi. ( Ahkamu'n-Nisa: 206).
BİLEREK GEÇİRİLEN NAMAZ'IN KAZASI YOKTUR
"Sen onların (askerin) içinde olup da (cephede) onlara namaz kıldıracağın zaman, (askerini iki kısım yap) bir kısmı seninle namaz'a dursun, diğeri düşman karşısında dursun. Hepsi de silahlarını yanlarına alsınlar. Seninle namazda olup bir rekat kılanlar, düşman karşısına gitsinler. Düşman karşısında olup namaz kılmamış olanlar gelip, onlarda seninle bir rekat kılsınlar. Ve onlar da tedbirli bulunarak silahlarını yanlarına alsınlar. Kafirler arzu ederler ki, silah ve eşyalarınızdan gafil bulunasınız da, size ansızın bir baskın yapalar. Eğer yağmurdan dolayı size bir eziyet olursa, ya da hasta bulunursanız, silahlarınızı bırakmanızda üzerinize bir günah yoktur. Bununla beraber gerekli tedbirinizi alın. Allah (cc) kafirlere hor ve rüsvay edici bir azab hazırlamıştır." (Nisa Suresi: 102)
Yukarıdaki ayette görüldüğü gibi, insanın devamlı ölümle karşı karşıya kalabileceği harp meydanında bile Allah (cc) namazın cemaatle kılınmasını emrediyor. Savaştan daha tehlikeli namazın terkine sebep olabilecek hiçbir mazeret yoktur. Buna rağmen namazın terkine müsaade edilmiyor.Tam tersine cemaatle kılınması emrediliyor.
Namazın kazası vardır diyenler, acaba o kaza edilecek namazın terkine hangi geçerli mazereti gösteriyorlar da, 'namazın kazası vardır' diyerek hem ayet'i hiçe sayıyorlar ve hem de bir tevhid eylemi olan bu büyük kulluk görevini insanların katında basitleştirmeye sebep oluyorlar?
NAMAZIN BELİRLİ VAKİTLERİ VARDIR
"(O korkulu zamanda) namazı kılıp, bitirdikten sonra ayakta iken, otururken, yanlarınız üzere yatarken Allah (cc)'ı zikrediniz. Sakinlik ve emniyet haline geldiğiniz zaman, namazı tam olarak kılınız. Çünkü namaz mü'minler üzerine, vakitleri belirli bir farz olmuştur." (Nisa Suresi 103)
Ayet'in bu kısmında Allah (cc) namaz'ın belli başlı vakitler içerisinde eda edilmesi gereken bir ibadet olduğuna Allah (cc) ferman ediyor.
Namaz da hacc ve oruç ibadetleri gibi kendisine özgü Allah (cc)'ın tayin ettiği vakitler içerisinde eda edilmesi gereken bir ibadettir.
Nasıl ki hacc Zilhicce'nin belli başlı günlerinde, oruç da Ramazan ayında eda edilmesi gerekir, vakitlerinden önce veya sonra bu ibadetlerin üçer veya dörder misli fazlasıyla yapılması bu farzların yerine getirilmesi elemek değildir. Aynen bunun gibi namazın vaktinden önce veya sonra kılınması bu büyük ibadetin eda edilmesi demek değildir. Ümmet bunda görüş birliğine varmıştır. Nasıl olur da vaktinden evvel bu ibadetin eda edilmesine ruhsat vermeyen gayretkeşler, bile bile terk edilen ve bir tevhid eylemi olan bu büyük ibadetin vaktinden sonra başka bir zamanda kılınmasına ruhsat veriyorlar?
Dindeki yükümlü olduğumuz bütün ibadetlerin vakit ve şekilleri Allah (cc) tarafından tayin edilir.Her kim ki Allah (cc)'ın belli başlı vakitler içerisinde eda edilmesini istediği bir ibadeti, kendisinin istediği bir vakitte eda etmeye kalkarsa, Allah (cc)'nın koymuş olduğu hükmü hiçe sayan ve kendisi hüküm koyan bir 'ilah' olmuştur. Katade (rh)'den rivayet edilmiştir:İbn-i Mesud (ra) şöyle dedi: "Şüphesiz ki namazında hac gibi bir vakti vardır."(Taberani Kebir'de 9375 rivayet etmiştir)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder