İSLAM DİNİNİ DELİLLE BİLMEK
"İslam dinini delille bilmek" demek; yaptığımız amellerin Kur'an-ı Kerimden ve hadis-i şeriften aslını araştırarak buna uygun amel etmek, dolayısıyla bid'at, hurafe, körü körüne taklid gibi müslümana yakışmayan düşünce, söz ve hareketlerden sakınmak demektir.
Bunu yapmayan bir kimsenin küfür ve şirk bataklığına düşmesi her an için ihtimal dahilindedir.
İslam dini; Allah'ın birliğine teslim olmak, yalnız Allah'a itaat etmek, şirkten ve şirk ehlinden uzak olmaktır.
Allah'ın birliğine teslim olmak; yani bütün ibadetleri yalnız Allah için yapmak.
Allah'a itaat etmek demek ise; Allah'ın emrettiği şeyleri yapmak, yasaklarından kaçmak ve bütün bunları Allah'ın rızasını kazanmak için yapmak demektir.
Bütün resuller insanları, Allah'ın rızasını gözeterek Allah'ın emirlerine itaat ve yasaklarını terk etmeye davet için gönderilmişlerdir.
Bir insanın müslüman olması için şirkten uzak durması gerektiği gibi şirk ehlinin düşünce ve hareketlerinden, adetlerinden ve onlara benzemekten de kaçınması, onları sevmemesi, onlarla dostluk kurmaması gerekir.
İslam Dininin Mertebeleri:
İslam, İman ve İhsandır. Her kademenin ayrıca bölümleri vardır.
İslamın Şartı Beştir:
1 - Kelime-i Şehadet Getirmek,
2 - Namaz Kılmak,
3 - Zekat Vermek,
4 - Oruç Tutmak,
5 - Hacca Gitmek
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:"Allah, kendisinden başka ibadete layık ilah olmadığına, adaleti ayakta tutarak şahitlik etti. Melekler ve ilim sahiplen de şahitlik ettiler. Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. O, Aziz'dir, Hakim'dir." (Al-i İmran: 18)
Allah (c.c)'nün kendisinden başka ibadete layık ilah olmadığına şehadet edişi bazı hususlara dikkat çekmek içindir.
Kulların yaptığı ibadetlerden samimi olarak yalnız kendisine yapılanı kabul edeceği gibi, bunun da teslimiyet manasına gelen İslam çerçevesi içinde yapılmasını ister. Bu akidenin sadece inanç ve his halinde kalması değer taşımaz. Ancak buna kitabın hükümlerine uygun olarak ameli ibadet, itaat, tabiyet ve teslimiyet de eklenirse gerçek değerini bulur...
Her asır ve zamanda Allah'a inandıklarını söyleyen bir takım insanlar görürüz ki bunlar Allah'ın şeriati dışındaki herhangi bir nizamın tatbikçisi olmak; Allanın resulüne ve kitabına tabi olmayanlara boyun eğmek ve düşüncelerini, değer ölçülerini Ve ahlaklarını başka kaynaklardan temin etmek suretiyle ibadette Allah'a eş koşmuş olurlar.... Bütün bu hareketler Allah'a inanmış olmalarıyla tezat teşkil ettiği gibi Allah'tan başka ibadete layık ilah olmadığına dair Hak Teala'nın şahadetiyle de bağdaşmaz.
Meleklerin ve ilim sahiplerinin şahadetine gelince; bu şehadet onların yalnız Allah'ın emirlerine itaat etmeleri, bütün işlerinde yalnız Allah nizamına başvurmaları ve Allah'tan geldiğine inandıkları her şeyi şüphe ve münakaşaya mahal bırakmadan kabullenmelerinde kendini göstermektedir.
Bu ayet gösteriyor ki Kelime-i Şehadet İslam'ın ilk mertebesidir.
Kelime-i Şahadet'in manası ise:
LA İLAHE: Tağutu ve kendini ilahlaştıranları tanımayıp inkar edeceğime, onlarla ilişkimi keseceğime, kalbimi bu pisliklerden temizlemek için bütün gücümü kullanacağıma dair Allah'a söz veriyorum.
İLLALLAH: İbadetimde ve ibadetimin gerektirdiği şeylerde tam anlamıyla ihlaslı olacağıma; ilim, akide ve amelde sadece ve sadece tek olan Rabbim Allah'ın rızasını hedef kabul edeceğime; bütün amellerimi, ibadetlerimi, ihlasımı, Rasulullah'ın öğrettiği şekilde yapacağıma dair Allah'a söz veriyorum.
MUHAMMEDUN RASULULLAH: Rabbime olan ibadetlerimi insanların düşüncelerine, kendi arzu ve hevesime ve bid'ate göre yapmayacağıma, fakat bütün ibadetlerimi Allah'ın sevdiği, Kur'an'da gösterdiği, resulüne öğrettiği ve Rasulullah (s.a.s)'in de bizlere gösterdiği şekilde yapacağıma dair Allah'a söz veriyorum.
Yukarıda sizlere açıklamaya çalıştığımız "La ilahe illallah Muhammedun Rasulullah" in manası Kur'an-ı Kerim'in ayetlerine göre düzenlenmiş bir manadır.
Allah (c.c) "La ilahe illallah Muhammedun Rasulullah'ın manasının tayin edilmesini kullara bırakmamış, aksine Kur'an-ı Kerim'in ayetleriyle bunu defalarca açıklamıştır.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"İbrahim babasına ve milletine demişti ki: "Beni yaratan hariç sizin taptığınız şeylerden uzağım. Beni doğru yola eriştirecek olan şüphesiz O'dur. İbrahim ardından geleceklere bu sözü devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı. Artık belki doğru yola dönerler." (Zuhruf: 26-28)
Allah (c.c) sevgili kulu ve rasulu olan muvahhidlerin imamı ve ondan sonra gelecek nebilerin babası İbrahim (a.s) hakkında şöyle buyuruyor:
İbrahim babası Azer'e ve kendi toplumunun insanları olan Babil halkı ile kralları Nemrut'a dedi ki:
"Ben sizin taptığınız putlardan uzağım."
İşte bu, "La ilahe"manadır. Çünkü İbrahim (a.s)'ın bu sözlerinden, onun bütün putlardan yani insanların Allah'tan başka ibadet ettiği her şeyden uzaklaştığını, onlardan yüz çevirdiğini anlıyoruz.
"Beni yaratan hariç" ise "İllallah"in manasıdır. İbrahim (a.s)'ın bu sözlerinden sadece kendisini yaratan Allah'a ibadet edeceğini anlıyoruz.
"Bu sözü devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı."
Bu ayet-i kerimede İbrahim (a.s)'ın kendisinden sonra geleceklere miras olarak bıraktığı "söz" bütün müfessirlerin icmasıyla "La ilahe illallah" sözüdür.
"Artık belki doğru yola dönerler."
Yani gerek Mekke ehli gerekse diğer müşrikler belki İbrahim (a.s)'ı örnek alırlar da şirki terk edip, İbrahim (a.s)'ın dini olan tevhid dinine girerler ve gerçek kurtuluşa ererler.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"İbrahim ve beraberinde olanlarda sizin için güzel bir örnek vardır. Hani bir zaman onlar kavimlerine şöyle demişlerdi: "Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız. Sizi reddettik. Yalnız Allah'a iman etmenize kadar bizimle sizin aranızda ebedi bir düşmanlık ve kin ortaya çıkmıştır."(Mümtahine: 4)
"Biz sizden ve sizin Allah'tan başka taptıklarınızdan uzağız" demek: "Sizi Allah'tan başka şeylere tapmakta olduğunuz için müslüman olarak kabul etmiyor ve reddediyoruz. Ve siz bu tutumunuzda ısrar eder, Allah'ın dinine yönelip iman etmezseniz aramızdaki düşmanlık ve kin devam edecektir" demektir.
Ayet-i kerimede görüyoruz ki; İbrahim (a.s) ve beraberinde olanlar, kavimleri şirki terk etmediği için onlarla bundan böyle aralarında düşmanlık ve kin baş gösterdiğini ilan ediyorlar. Düşmanlık kişinin hareket ve davranışlarıyla belli olur ve kendini gösterir. Kin ise kişinin birini kalbiyle sevmemesidir.
İbrahim (a.s) ile beraberinde olanlar kavimlerini ve onların Allah'tan başka taptıkları şeyleri terk edip uzaklaşıyorlar. Kavimleri şirk içinde oldukları için onları müslüman olarak kabul etmiyorlar. Onlarla dostluk ilişkilerini kesiyorlar ve aralarında bitmez tükenmez bir düşmanlık ve öfke baş gösteriyor.
İşte bu "La ilahe"'nin manasıdır.
İbrahim (a.s) ve beraberindekiler şirkin her çeşidini reddedip Allah'ın dinine yöneliyor ve tüm ibadetlerini yalnızca O'na yapacaklarını, O'na ibadetten ayrılmayacaklarını belirtiyorlar. Bu ise "İllallah"'ın manasıdır.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"De ki: "Ey kitap ehli! Ancak Allah'a kulluk etmeniz, O'na hiçbir şeyi eş koşmamak, Allah'ı bırakıp birbirimizi rab olarak benimsememek üzere bizimle sizin aranızda müşterek bir söze gelin. Eğer yüz çevirirlerse "Bizim müslüman olduğumuza şahid olun" deyin." (Al-i İmran: 64)
"Ey kitap ehli!" Bu hitap yahudi ve hristiyan olan ehli kitap ile onların durumunda olanlara yöneltilmiş genel bir hitaptır.
"Bizimle sizin aranızdaki müşterek bir söze gelin." Yani gerçek manasını bilmeden şuursuzca tekrarlayıp durduğunuz "La ilahe illallah" kelimesinin gerçek manasını öğrenip kabul edin demektir. Burada ehli kitapla müslümanlar arasındaki müşterek söz "La ilahe illallah" sözüdür. Sonra Allah (c.c) bu kelimeyi açıklayarak şöyle buyuruyor:
"Ancak Allah'a kulluk etmeniz, O'na hiçbir şeyi eş koşmamak"
Ne putları, ne haçı, ne ateşi, ne tağutu ne de başka bir şeyi O'na ortak koşmayın. İbadeti sadece tek olan ve ortağı bulunmayan Allah'a has kılalım.
"Allah'ı bırakıp birbirimizi rab olarak benimsememek üzere"
Yani Allah'ın haram kıldığı şeyi helal, helal kıldığı şeyi haram kılan kimselere itaat etmeyelim. İtaat ettiğimiz takdirde onları rab edinmiş oluruz.
"Eğer yüz çevirirlerse"
Eğer bütün bunları kabule yanaşmayıp terk ederlerse...
Biz "La ilahe illallah"ı bu manayla kabul ettiğimiz için müslümanız. Siz ise bu manayla kabul etmediğiniz için kafirsiniz.
Allah (c. c) şöyle buyuruyor:
"Tağutu reddedip Allah'a inanan kimse kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır."
(Bakara: 256)
Tağut; hakka, hakikate ve imana karşı gelen Allah (c.c)'nun kullan için çizdiği nizamı ve sınırlan aşan her şeyi ifade eder. Tağut bir şahıs olabileceği gibi, Allah nizamından alınmamış her türlü sistem, Allah'a bağlanmayan her çeşit fikir, düşünce, adet ve alışkanlık da olabilir. Kim bütün bunları ne şekilde olursa olsun reddeder ve yalnız Allah'a iman edip bağlanırsa ve Allah'ın kanun ve nizamlarını kabul eder ve tüm yaşantısını buna göre düzenlerse hiç şüphe yok ki kurtulmuştur. Ve onun kurtuluşu kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa bağlanan kişininki gibidir.
"Tağutu reddedip" Ayet-i kerimenin bu kısmı "La ilahe"'nin manasıdır.
"Allah'a iman eden kimse" Ayet-i kerimenin bu kısmı ise "İllallah" in manasıdır.
Dikkat edilirse ayette tağutu reddetmeden kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa tutunmanın söz konusu olmadığı vurgulanıyor. Yani bu durumda kişi imandan mahrumdur. Zira "sağlam kulpa tutunma" diye vurgulanan şey imanın ta kendisidir. Tağutu reddetmeden iman etmek hiçbir zaman mümkün değildir.
Tağut genel olarak; kendisine ibadet ettirmek, tabi olunmasını istemek, itaate zorlamak suretiyle haddini aşan mahluk demektir.
Tağutu şöyle de tarif edebiliriz:
İnsanı Allah'a ibadetten alıkoyan, Allah'a giden yolu kapatan, dini Allah'a has kılmayı ve Allah ve rasulune tabi olmayı önleyendir. Bu insi ve cinni şeytan olabileceği gibi ağaç, beton, taş, mezar, inek, para, ateş, vs. de olabilir.
Tağutların başı beş tanedir:
1) Allah'tan başkasına ibadete çağıran şeytandır.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Ey ademoğlu! Ben size apaçık düşmanınız olan şeytana değil yalnız bana ibadet edin dosdoğru yol budur, diye bildirmedim mi?" (Yasin: 60-61)
2) Allah'ın hükmünü değiştiren zalim idareciler.Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Sana ve senden öncekilere indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Reddetmeleri emrolunmuşken tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor." (Nisa: 60)
3) Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyendir.Allah (c.c) şöyle buyuruyor:"Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler kafirlerin ta kendileridir." (Maide: 44)
4) Gaybı bildiğini iddia eden kişidir.Allah (c.c) şöyle buyuruyor:"Görülmeyeni bilen Allah, görülmeyene kimseyi muttali kılmaz. Ancak elçileri (resulleri) içinden razı olduğu, seçtiği kimseler başka. Çünkü O, bunun önüne ve arkasına izleyiciler (gözetleyiciler) dizer."
(Cin: 26-27)
"Gaybın anahtarları O'nun kalındadır. Ondan başka hiç kimse onu bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir." (En'am: 59)
5) İnsanları kendisine ibadete çağıran, insanları Allah'ın indirdiği kanunlardan başka bir kanunla muhakeme olmaya zorlayandır.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Bunlar içinde kim: "Ben Allah'tan başka bir ilahım" derse işte onu cehennemle cezalandırırız. Zulmedenlerin cezasını böyle veririz." (Enbiya: 29)
Şimdiye kadar sizlere La ilahe illallah'ı ayetlerle ve hadislerle açıklamaya çalıştık. Şimdi ise Kelime-i Şahadetin ikinci kısmı olan Muhammedun Rasulullah'ı açıklamaya çalışalım.
Rasulullah (s.a.s)'in Allah (c.c)'nün elçisi olduğuna şehadet etmek demek; Rasulullah'ın emrettiği şeylerde ona itaat etmek, haber verdiği şeyleri tasdik etmek, yasakladığı şeylerden kaçınmak ve Allah (c.c)'ya onun gösterdiği şekilde ibadet etmektir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın." Allah Gafur'dur, Rahim'dir, "Allah'a ve Rasulune itaat edin" de. Şayet yüz çevirirlerse şüphesiz ki Allah kafirleri sevmez (Al-i İmran: 31-32)
Şüphe yok ki Allah'ı sevmek kuru laflarla olmaz. Vicdani bir aşkla da geçekleşmez. Bu dava sadece Allah'ın Rasulune tabi olmak, hidayeti üzere yaşamak ve hayatta onun nizamını gerçekleştirmekle olur. İman da şüphesiz ağızlarda gevelenen sözlerden ibaret değildir. Coşturucu şiirler ve dikilmiş alametler hiçbir zaman imanı ifade etmeye muktedir değildir. Fakat iman Allah'a ve Rasulune itaattir. Rasulullah'ın arz ettiği şekilde Allah'ın nizamını yaşamaktır.
Yukarıdaki ayet-i kerimelerden birincisi hakkında İbn-i Kesir şöyle diyor:
"Bu ayetin hükmüne göre, Allah'ı sevdiğini iddia ettiği halde Rasulullah (s.a.s)'in yoluna ve onun getirdiği hak dine uymayan kişi davasında yalancıdır.
Nitekim sahih bir hadiste Rasulullah (s.a.s) şöyle buyuruyor:"Kim bizim emrimize uymayan bir iş işlerse onun ameli geçersizdir."(Müslim)
Ayet-i kerimenin devamında Allah (c.c.) herkese emrederek buyuruyor ki:"Allah'a ve resulüne itaat edin" de. Şayet yüz çevirirlerse (yani onun emrine muhalefet ederlerse) şüphesiz ki Allah kafirleri sevmez."
Bu da gösteriyor ki davranışlarında Rasulullah'a zıt hareket etmek küfürdür. Bu kişiler her ne kadar kendilerini Allah'ı seviyor ve ona yakınlaşıyor zannetse de Rasulullah (s.a.s)'e uyuncaya kadar Allah onları asla sevmeyecektir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:"resul size ne verdiyse onu alın. Size ne yasak ettiyse ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir."(Haşr: 7)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder