Manevî kişiliği ve belirli bir anayasal düzeni olan egemenlik sahibi, sınırları belli bir ülkeye sahip, bir hükümete ve ortak kanunlara bağlı teşkilâtlı millet veya milletler topluluğunu meydana getiren siyâsi teşekkül.
İslâmî devlet, müminlerin İslâm'a göre teşkilâtlandıkları ve güçlerini İslâm'dan aldıkları, yeryüzünde (her yerinde veya herhangi bir bölgede) İslâm'ı bütünüyle yaşamak üzere kurdukları şer'î kişiliğin adıdır. Şunu da belirtelim ki; "devlet" kavramı, çok çeşitli şekillerde tarif edilmektedir. Bu eğilim, devlet kavramının ideolojik ve politik bakış açılarının veya çeşitli disiplinlerin kendilerine has tarif yapmaları sebebiyle ortaya çıkmaktadır. Genellikle yönetim şekline dayalı tarifler liberal, sosyalist, anarşist, gayr-i İslâmî dünya görüşlerine göre biçimlenmektedir.
Zengün olup,mal toplamak,paranın elden ele dolaşmasınada devlet denir.
İslam anlayışına görede bu böyledir,mal ve servetin elden ele dolaşmasıdır.
(Ali İmran/140)(el-Haşr/7)
Allah Şöyle buyuruyor:
"Onlar o müminlerdir ki, eğer kendilerine yeryüzünde bir iktidar mevki verirsek namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler; iyiliği emrederler, kötülükten vazgeçirmeye çalışırlar. " (el-Hacc, 22/41).
Devlet, müslüman tebasıyla birlikte Allah'ın yeryüzündeki halifesidir. Yani Allah'ın hükümlerinin uygulayıcısıdır. Bu güç, Allah'a mutlak anlamıyla kulluğu gerçekleştirmek ve İslâm hükümlerinin uygulanışını sağlamak için kullanılacaktır. Ma'rufu emredecek. münkerden sakındıracaktır (el-Bakara, 2/30; en-Nûr, 24/55).
Doğal olarak buna dâru'l-İslâm* denilmiştir. Yani müslümanların eli altında bulunan yere verilen isim veya Şerîatın müslümanların hüküm ve iktidarıyla korunduğu müessesedir. İmam Şâfiî'ye göre bir yerde sadece yöneticiler müslüman olsalar orası dâru'l-İslâm sayılır.
İslâmî devlet, beşer kaynaklı bütün bağlamlardan aykırı bir konumda yer alır. İslâmî devlet bir gaye değildir. İslâm'ın uygulanması için bir araçtır. Kuruluşunun asıl amacı, İ'lây-ı Kelimetullah'tır, yani İslâm'ın insanlara tebliğ edilmesidir. Görevi, müslümanların İslâm'ı yaşamalarını sağlamak ve buna zemin hazırlamaktır. Varoluş gayesi böyle tanımlanabilecek İslâm devleti bu amaçla kurulur. Binaenaleyh, adında "İslâm" ibaresi bulunarak kurulmuş, ancak uygulamada başka ideolojilerle eklemlenmiş veya aslî gayeden uzaklaşmış devletlere "İslâm devleti" denilemez.
"Allah'a itaat ediniz, Rasûle de itaat ediniz ve sizden olan emir sahiplerine de..." (en-Nisâ, 4/59). Bu buyruk, imamın varlığına ve gerçeğine delâlet eder. "Aralarında Allah'ın hükümlerini uygulayacak, Allah Rasûlü'nün getirmiş olduğu şerîatın hükümlerine göre onları yönetecek adaletli bir yöneticinin emirlerine itaat etmenin gereği üzerinde bütün Ehl-i Sünnet, Mürcie, Şia, Hariciler ittifak halindedir."
İslâm hukukçuları İslâm devletini "dâru'l-İslâm" diye adlandırmışlardır.
Hayatın vahye göre düzenlenmesi anlamıyla devlet, ilk defa Hz. Âdem ile birlikte ortaya çıkmakla beraber, Kur'ân-ı Kerim'de özellikle Hz. İbrahim'den itibaren inanışın devlet düzeni ile ilgili tabloları ele alınmaktadır. Ondan sonra gelen hükümdar peygamberlerden söz edildiği gibi, Firavn ve Nemrut gibi kendisini ilâhlaştırmak davasında olan devlet başkanlarından ve onların devlet düzenlerinden de söz edilmektedir. Devlet de Allah'ın insanlara bildirdiği vahiy düzeninin bir parçası olduğuna göre; bunun ilk Peygamberle birlikte ortaya çıkmış olduğunu, yine vahyin zorunlu bir gereği olarak, kabul etmemiz gerekmektedir.
FİLİSTİNİN TAPUSU.BİZİM ELİMİZDE
-
2014 YILINDAN BER, İSRAİLİN UÇAK YAKITI TÜRKİYEDEN GİDİYOR.ÜZGÜNÜM.
İSRAİL İŞGALCİFİR.GELDİĞİYERE SÜRÜLMELİ. ERDOĞAN,KUDÜSÜ İSRAİLE
SATTI.>>https://yo...
1 yıl önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder